Tablolardan anlaşılacağı üzere, bu vergilerin en çok Kanada’yı etkileyeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle alüminyumda Kanada 9.4 milyar ABD doları ile ciddi bir şekilde ihracat yapıyor. Çelikte ise Kanada, Brezilya, Meksika ve Güney Kore bu vergilerden önemli ölçüde etkilenecek gibi duruyor. Burada Türkiye’nin durumuna kısaca değinmek gerekirse, bu vergi ilk Trump döneminden beri halihazırda ülkemize zaten tatbik ediliyordu. Bu sebeple, bir anlamda diğer ülkeler ile rekabet dezavantajı ortadan kalkmış oldu.
Mütekabiliyet kuralı nedir?
ABD tarafında bu gelişmeler yaşanırken, karşı ülkeler de bir karşılık verme hazırlığına girdi. Kanada, 125 milyar ABD doları ithalat işlemine tekabül edecek şekilde bir Gümrük Vergisi hazırlığı yaptığını duyurdu. Meksika, bu yaklaşıma karşı tarife ve tarife dışı engellere yönelik çalışma başlattı. En son Avrupa Birliği’ne yönelik yapılan açıklamalara karşı ise AB tarafından da ABD için Gümrük Vergileri uygulanabileceği belirtildi. Çin, konuya ilk etapta serbest ticaret açısından yaklaşsa da Dünya Ticaret Örgütü'ne dava açacağını duyurdu. Karşı vergi konusunda şimdilik bir ayrıntı vermedi.
Ülkelerin ABD’nin Gümrük Vergilerine yönelik karşı hamle yapması bir “mütekabiliyet kuralı” olarak açıklanabilir. Mütekabiliyet Arapça kökenli bir kelime olup karşılılık anlamına gelir. Dış ticarette bu genelde olumlu anlamda kullanılır (kullanılırdı). Ülkelerin “mütekabiliyet esası” gereği, bazı ödünler vermeleri yaygın olarak bilinir. Örneğin; karşılıklı olarak vize kolaylığı ya da vize şartı aranmaması, gümrük tarifelerin düşülmesi gibi. Ancak, ABD tarafından başlatılan ticaret savaşları ile mütekabiliyet artık bir karşı cevap verme olarak yeniden hatırlandı. ABD’nin getireceği tarife ya da tarife dışı engel karşılığında mütekabiliyet esasına göre karşı ülkede aynı şekilde cevap verme hazırlığına girişiyor. Bu dönem müzakere yerini mütekabiliyete bırakıyor.
Neler yapılmalı?
ABD’nin bu yaklaşımı tüm dünyayı etkileyecek gibi duruyor. Korumacılık ve ithal ikameci yaklaşım, önümüzdeki dönem politikacıların temel gündemlerinden biri olacak gibi görünüyor. Ülkelerin karşılıklı olarak gümrük duvarlarını örerek hem serbest ticareti hem de yatırımları olumsuz yönde etkileyeceği aşikâr gibi duruyor. Bu noktada, gelişmelerinin yakından takip edilmesi ve dış ticaret kararları alırken maliyet ve fayda analizinin daha iyi yapılması gerekiyor.
Ticaret savaşının merkezindeki ülkeler arasında Türkiye bulunmuyor. ABD, AB ve Çin arasında olacağı öngörülen bu savaş küreselleşme kavramını ciddi anlamda zedeleyebilir. Yerelleşme, komşu ülkeler ile ticareti daha da ön plana çıkarabilir. Dolayısıyla, AB ve Çin ekseninde baktığımızda, ülkemize daha çok yabancı yatırımcı çekme imkânı doğabilir. Buna paralel olarak, birçok Çinli şirketin ülkemizde yatırım arayışı içinde olduğuna şahit oluyoruz. Ayrıca, AB ile olan Gümrük Birliğinin de bu perspektif ile yeniden güncellenmesi gerekiyor.