2025 yılının ilk günlerinde ABD'nin Kaliforniya eyaletinin Los Angeles şehrinde meydana gelen ve etkileri günler boyunca süren yangın felaketi bir süredir dünya gündeminde yer alıyor. Bu durum, doğal afetlerin beraberinde yıkımı getirmekle birlikte hasarın telafisi noktasında sigorta şirketlerine büyük maddi sorumluluk getirdiğini bir kez daha bize hatırlatıyor.
Bu yazıda ise konuya, sigorta şirketlerinin farklı bir penceresinden, yangının vergisinden bakacağız. Yangın Sigortası Vergisi (YSV), Belediye Gelirleri Kanunu’nun 40. maddesi ile 44. maddesi aralığında düzenleniyor. İlgili maddeler kapsamında:
- Belediye sınırları ve mücavir alanlar içindeki menkul ve gayrimenkul mallar için yapılan yangın sigortaları dolayısıyla alınan primlerin Yangın Sigortası Vergisi’ne tabi olduğu,
- Bu vergiyi sigorta şirketlerinin ödemekle mükellef olduğu,
- Verginin matrahının, yapılan yangın sigorta muameleleri dolayısıyla alınan primlerin tutarı olduğu ve sigorta şirketlerinin vergilendirme dönemi içinde iptal edilen yangın sigorta muamelelerine ait primleri, iptalin vuku bulduğu döneme ait matrahtan indirilebileceği,
- Verginin oranının % 10 olduğu,
- Beyan ve ödeme yükümlülükleri belirleniyor.
Yangın Sigortası Vergisi’nde genel olarak kritik başlıkların ise ilgili verginin matrahının ne olacağı ile beyan ve ödeme aşamasında yaşanan aksaklıklar olduğunu söyleyebiliriz.
Bildiğiniz üzere poliçelerde genel olarak teminatlar, teminat limitleri (tutarları) ve primlere yer veriliyor. Yangın teminatına yönelik primin poliçe üzerinde yer almasına yönelik bir zorunluluğun da bulunmaması nedeniyle poliçedeki toplam primin içerisinden yangın teminatına isabet kısmı ayrıca gösterilemiyor.
Bu nedenle, yangın teminatı içeren fabrika vb. büyük tesislere ait poliçeler üzerinden ödenen Yangın Sigortası Vergisi’nin, poliçenin toplam primiyle kıyaslandığında cüzi tutarlarda olması nedeniyle sigorta şirketleriyle ilgili belediyeler arasında ödenen YSV’nin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı yönünde bir konu gündeme geldi.
Yaşanan gelişmeler ışığında da; çoğu sigorta şirketi, poliçe dizaynında güncellemeye giderek poliçenin içerisindeki YSV’nin hangi teminat tutarlarından ve hangi başlıklardan hesaplandığına yönelik dipnot ekledi. Böylece en azından hesaplama matematiğindeki tereddütlerin giderilmesi için sektör paydaşları nezdinde bir ortak nokta bulunsa da kritik konular burada bitmiyor.
Yangın Sigortası Vergisi’nin itfaiye hizmetleriyle ilgili olduğu ve itfaiye hizmetlerinin de büyükşehir belediyeleri tarafından verildiği düşünüldüğünde YSV’nin tahsil yetkisinin de büyükşehir belediyelerine ait olduğu Danıştay Kararlarında ve çeşitli Sayıştay raporlarında yer buluyor.
Bu durumda sonuç itibarıyla büyükşehir belediyelerinin bulunduğu illerde YSV büyükşehir belediyeleri tarafından, büyükşehir belediyesinin bulunmadığı yerlerde ise YSV ilgili ilçe belediyesi tarafından tahsil ediliyor.
Bu yükümlülük nedeniyle sigorta şirketlerinin bir ay içinde vergiye tabi muamelelerini ertesi ayın 20. günü akşamına kadar bağlı bulundukları belediyeye bir beyannameyle bildirmesi ve hesaplanan vergiyi de aynı sürede ödemesi gerekiyor. Ancak gerçekleşen operasyonun getirdiği yük, sigorta şirketleri için hem iş gücü hem de zaman maliyetine neden oluyor.
Bazı belediyeler tarafından beyan sistemi çevrim içi olarak gerçekleşse de çoğunlukla bu beyan sigorta şirketlerince hala taahhütlü posta yoluyla yürütülüyor. Dolayısıyla beyan sürecinde yaşanan aksaklıklar büyükşehir belediyesi yerine ilçe belediyesi tarafından tahsil edilmesi gibi sonuçlar da doğurabiliyor.
Söz konusu verginin Belediye Gelirleri Kanunu’nda düzenlenmiş olması ve gelirin tabi olduğu bütçenin farklılık arz etmesi gibi unsurlar dikkate alındığında, olası bir mevzuat düzenlemesinin zorluğu bulunsa da söz konusu verginin Hazine ve Maliye Bakanlığı üzerindeki beyan sistemine dahil edilerek ilerlenmesinin herkes için kolaylaştırıcı ve vergiye uyumu olumlu yönde etkileyecek bir yöntem olacağı düşünülüyor.
*Güven Kurtar'ın Sigortacı gazetesi için hazırladığı yazıdan alınmıştır.