Kâr dağıtımıyla ilgili bilinen, uzun yıllardır uygulanan iki ezber vardı. Bunlardan ilki, Türk Ticaret Kanunu (TTK) genel düzenlemeleri uyarınca kâr dağıtımı yaparken geçmiş yıl zararlarının dağıtılacak kârdan mahsup edilmesi, sonrasında kâr kalıyorsa dağıtılmasıdır. İkincisi de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) kâr dağıtım esasları kapsamında yasal kayıtlarda yer alan net dağıtılabilir dönem kârının SPK tarafından düzenlenen finansal tablolar üzerinden, hesaplanan kâr payı tutarından düşük olması durumunda, yasal kayıtlarda yer alan kârın dağıtılabilmesi, basitçe düşük olan kârın dağıtılmasıdır. Her iki yaklaşım da kurumların mali yapısını korumak ve olabilecek suistimallerin önüne geçmek açısından mantığa uygun bir yaklaşımdı.
Ancak Vergi Usul Kanunu (VUK) uyarınca, enflasyon muhasebesinin gündeme gelmesinin ardından ilk sorun ortaya çıktı. Enflasyon muhasebesi esnasında dönem kârı ve geçmiş yıl kârları enflasyon düzeltme hesabıyla kapatıldığı için kâr dağıtıldığında enflasyon farkının da dağıtılmış kabul edileceğine ve ek kurumlar vergisinin ödenip ödenmeyeceğine dair soruna, VUK Tebliğinde yapılan hesap ayrıştırmasıyla çözüm getirildi.
Ancak SPK tarafından 07.03.2024 tarihli ve 2024/14 sayılı bültenle enflasyon ve kâr dağıtımı konusunda açıklamaların yapılmasıyla konu anlaşılmaz hale gelmeye başladı. Kısacası;
1. Türk Muhasebe Standartlarına (TMS) göre enflasyona göre düzeltilmiş dağıtılabilir kâr rakamı bulunurken ‘düzeltmede oluşan geçmiş yıllara ait zararların endekslenmiş tutarlarının‘ indirilmesi,
2. 2023 yılı kâr payı tespit edilirken, kâr dağıtım tablosundaki karşılaştırmada 2023 yılına ait yasal kayıtlardaki enflasyona göre ‘düzeltilmemiş dönem kârı‘ ile geçmiş yıl zararları tutarının esas alınması,
3. İlk enflasyon düzeltmesinden doğan geçmiş yıllara ait zarar, mahsup edilmeden sonraki dönemlerde oluşan dönem zararlarının mahsup işlemine tabi tutulmaması ve enflasyon düzeltmesinden kaynaklanan geçmiş yıllara ait zararlar ile bunların endekslenmiş tutarları haricinde sermaye hesabına ilişkin düzeltme farklarının geçmiş dönemlere dair zararların mahsubunda kullanılmaması,
Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan Tebliğ taslağında ise halka açık şirketler haricinde enflasyon düzeltmesine tabi olan ticaret şirketlerinin 2023 yılı finansal tablolarında uygulanacak enflasyon düzeltmesiyle ilgili olarak, şirketlerin genel kurul ve yönetim organlarınca esas alınacak finansal tablolara dair düzenlemeler kısaca:
1. Finansal tablolarını KGK’nın standartlarına göre hazırlayacak şirketler, enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tabloları esas almalı,
2. Finansal tablolarını KGK’nın standartlarına göre hazırlamak zorunda olmayan şirketler, VUK’a göre enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tablolar ile enflasyon düzeltmesine tabi tutulmamış olan finansal tabloları beraber dikkate alarak;
i. Kâr ve kazanç payı dağıtımlarında, yedek akçe ayrılmasında, intifa senedi sahiplerine ödeme yapılması ile kâr payı avansı hesaplamalarında ’enflasyon düzeltmesi uygulanmamış finansal tabloları’,
ii. Serbest yedek akçelerden ve dağıtılabilir diğer kaynaklardan zarar mahsubu sonrasında kalan değerlerden kâr payı dağıtımı yapılması, sermaye artırımı ve azaltımı, birleşme, bölünme, tür değişikliği, sermaye kaybı ve borca batıklık halinin belirlenmesinde “enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tabloları” esas almalı,
3. Tüm şirketlerde, dağıtılması öngörülen kâr payı tutarı VUK’un hükümlerine göre enflasyon düzeltmesi uygulanmış finansal tablolarda yer alan kâr dağıtımına konu olan kaynakların toplamından fazla olmamalı.
TMS kapsamında sigorta şirketleri henüz enflasyon düzeltmesi yapmadı, 01.01.2025’te yapılmasıyla beraber kâr dağıtımında yeni sorunların ortaya çıkması mümkün olabilir. Bu noktada kişisel olarak enflasyon etkisinin yani oluşan parasal kaybın kâr dağıtımında dikkate alınarak hareket edilmesinin gerekli olduğunu düşündüğümü, sigorta şirketleri gibi birçok farklı otoriteye (Vergi İdaresi, SPK, SEDDK vb.) raporlama yapabilen ve birçok paydaşı olan kurumlar için basit, anlaşılır bir kâr dağıtımı düzenlemesinin yapılması gerekir.
*Levent Atakan'ın Sigortacı dergisi için hazırladığı yazıdan alınmıştır.