Son dönemlerde ekonomide daha çok kullanılmaya başlanan bir teori var; siyah kuğu teorisi. Teori, temelde olması olası olan ancak olasılıksız görülen olayların gerçekleşmesi olarak tanımlanıyor.
Zamanında, dünyada görülen neredeyse tüm kuğular beyaz olduğundan bütün kuğuların beyaz olabileceği düşünülmüş. Siyah kuğu olabileceği ise hiç düşünülmemiş ama aslında bir ihtimal olarak her zaman masadaymış. Finans piyasalarında da bu teori sıklıkla kullanılıyor. Pandemi sırasında ekonomide yaşananlar ve Rusya’nın Ukrayna işgali, sonrasında Rusya’nın dünya finans sisteminden dışlanması siyah kuğuların olabileceği bir dönemde yaşadığımızı gösteriyor.
SVB ve CS'in durumları
Burada, güncel iki farklı siyah kuğu olayından bahsetmekte fayda var. Silicon Valley Bankasının (SVB) batışı ve Credit Suisse’in (CS) içine girdiği mali sıkıntılar sonucunda İsviçre Merkez Bankası kontrolünde UBS tarafından satın alınması.
İlgili bölüme geçmeden önce kitapsal bir tanımı eklemek isterim. Finans yönetiminin sağlıklı yapılabilmesi ve stratejik kararların alınabilmesi için nakit akışının doğru kurgulanması, hedeflenmesi ve takip edilmesi gerekir. Nakit akışı yönetimi bu alandaki en kritik noktadır.
SVB, Silikon Vadisi şirketlerine ağırlıklı olarak hizmet veren pandemi döneminde yıldızı parlayan bir banka. 211 milyar dolarlık varlığının 120 milyarı menkul değerler, yani özellikle ABD tahvil ve bonolarından oluşuyordu. Banka bu tahvilleri vadeye kadar elde tutmak amaçlı almıştı. Bunun karşılığında bu tahviller piyasa değeri ile değil, üzerindeki faizin zaman içinde artışı ile değerlendiriliyordu.
Buraya kadar durum normal görünüyordu, ancak bankada “mevduat yoğunlaşma” sorunu vardı. Bankanın 173 milyar dolarlık mevduatının önemli kısmı girişim sermayesi şirketlerinden alınmıştı. Faizlerin yükselip finansal koşulların sıkılaşmasıyla yeni fon çekmekte zorlanan bu şirketler, bankadan para çekmeye başladılar. Banka, bu çıkışa karşı likidite yaratmak için menkul kıymetlerini (vadeye kadar elde tutulacak olan tahvilleri) piyasada satmaya başladı. Bu satışlardan 1,8 milyar dolar zarar etti. Bu, bankanın öz kaynaklarına denk bir tutardı. Tüm tahvillerin satımı durumda ise 15 milyar dolar zarar oluşacaktı. İşte bu iki haberin piyasada duyulmasıyla olan oldu. Para çıkışı daha da hızlandı ve talep bir günde 40 milyar doları aştı. ABD otoriteleri ertesi gün bankaya tam mevduat garantisi vermek zorunda kaldı.
Yeni 'kuğulara' hazırlıklı olunmalı
Dünyadaki herhangi bir bankadan tüm mevduatların aynı anda çekilmesi durumunda bankanın işlevselliğini yitireceği açık bir durum ama yine de piyasa faizi, ileride alınacak faiz eşleşmesi ve nakit yönetimi doğru bir şekilde yönetilseydi sonuç bu kadar ağır olmayabilirdi.
Credit Suisse 2008 krizinde, “sub-prime mortgage varlıkları” hasar alsa da süreçten başarıyla çıkmıştı. Ancak 2021 yılında Archegos Capital ve Greensill Capital’ın batması sonrası ciddi hasar aldı. Bazı otoritelere göre yönetsel bazı hataların eklenmesi ile UBS’e bir kurtarma operasyonuyla devredildi. Bu günlerde, İsviçre Merkez Bankası’nın nakit akışı sağlamak için bankaya 100 milyar İsviçre frangı yardım paketinden bahsediliyor
Siyah kuğuların beklentinin üstünde görüldüğü bir dünyada yaşadığımızı belirtmek gerekiyor. Bu sebeple, dikkatli olmakta fayda var. Finans piyasaları, belli ki başka kuğular barındırıyor.
Tüm bunlar olurken Dünya Bankası, küresel ekonominin ortalama potansiyel büyümesinin 2022 ile 2030 arasında yılda yüzde 2,2 ile 30 yılın en düşük seviyesine gerilemesinin beklendiğini duyurdu.
Banka, “Düşen Uzun Vadeli Büyüme Beklentileri: Eğilimler, Beklentiler ve Politikalar” başlıklı raporunu yayımladı. Raporda, son 30 yılda ilerlemeye ve refaha kuvvet veren ekonomik güçlerin neredeyse tamamının zayıfladığına dikkat çekiliyor. Ayrıca, 2022 ile 2030 arasında küresel ekonominin ortalama potansiyel büyümesinin yılda yüzde 2,2’ye düşmesinin beklendiği, bunun bu yüzyılın ilk 10 yılındaki oranın yaklaşık üçte bire denk geldiği belirtiliyor.
Raporda, resesyonlar ve sistemik bankacılık krizleri gibi bir dizi kısa vadeli ekonomik aksamanın orta vadede potansiyel büyümeyi azalttığı da aktarılıyor. Hatta, uzun vadeli büyüme beklentilerini desteklemede önemli bir fark yaratabilecek ulusal düzeyde belirli politika eylemlerine de yer veriliyor. Rapor, politika yapıcıların enflasyonu kontrol altına almaya, finansal sektör istikrarını sağlamaya, borcu azaltmaya ve mali tedbiri yeniden tesis etmeye yönelik konulara öncelik verilmesi gerektiğini vurguluyor.