Tatil dönemleri olan Temmuz ve Ağustos ayları özel sektörde bir anlamda yenileme ve bakım anlamında bir fırsat olarak görülüyor. Birçok şirketin bu aylarda toplu izin kullandığını gözlemliyoruz. Bazı sektörlerde üretim tesislerinin bakımı yine bu aylarda yapılıyor. Bir nevi yeni yıla hazırlık dönemi gibi düşünebiliriz, fiili yıl kapanıyor ve Eylül ayında tekrar açılıyor. Bu bağlamda düşük yoğunlukta geçen bu dönemde dış ticaret konularında da ivme azalıyor. Ancak son yıllarda yaz ayları fiili duruma paralellik arz etmiyor. Bunun ana nedeni olarak da KDV oranındaki artış, bu hafta geri kazanım bedellerindeki (GEKAP) 1 kat artış, denetimlerin bu aylarda artması gibi gelişmeleri sıralayabiliriz.
Yine bu hafta Temmuz ayına ilişkin dış ticaret rakamlarımız açıklandı. Temmuz ayında ihracatımız %8,4 artışla 20 milyar 93 milyon dolar; Ocak-Temmuz döneminde ihracatımız ise 143 milyar 435 milyon dolar olarak gerçekleşti. İthalat ise %11,1 artışla 32 milyar 475 milyon dolar; Ocak-Temmuz dönemde ithalatımız bir önceki yılın aynı dönemine göre %5,1 artışla 217 milyar 52 milyon dolara ulaştı. Dış ticaret açığı ise yaklaşık 70 milyar dolar. Bu durumda öncelik her zaman dış ticaret açığını azaltmak oluyor. Bu bakış açısıyla da sadece tarife değil tarife dışı konular hep gündemde oluyor. Bu da geleneksel gümrükleme süreçlerimizi hep gözden geçirme ihtiyacını artırıyor. Ülkemizde bu gündem konuları konuşulurken dünyada ne gibi gelişmeler var diye baktığımızda ise durumun biraz farklı olduğunu görüyoruz.
Küresel ticaret şirketleri de dönüştürüyor
Küresel perspektifte tedarik zinciri ve dış ticaret işlemlerinin ciddi anlamda dönüşmesi tartışılıyor. Pandemi, Ukrayna'daki savaş, dijital ekonominin hızlı yükselişi ve sürdürülebilirliğe yeniden odaklanma gibi konular küresel tedarik zincirlerini ve hükümetlerin ticaret politikalarını dönüştürüyor. Küresel tedarik zincirindeki kesintiler maalesef halen devam ediyor ve bu durum artık "yeni normal" haline geliyor.
Küresel şirketlerdeki ana gündem; şirketlerin gümrük ve ticaret fonksiyonunu geleceğe hazır hale getirmek için atabilecekleri adımlar. Bu şirketler için “yeni normal” duruma ilişkin stratejik planlama ve buna dair araçları etkin kullanma işlevi oldukça önemli. Nitekim küresel şirketlerde dış ticaret süreçlerinin bu dönemde daha fazla bağımsızlığa ve daha fazla etkiye sahip olma eğilimi görülüyor. Örneğin, çok uluslu bir şirketteki stratejik bir ticaret işlevi, küresel gümrük politikaları ve standartlarını tasarlayan merkezi bir ekibi içerebiliyor ve küresel bazda vergi muafiyetleri ve serbest ticaret anlaşmaları üzerine hedefler konulabiliyor. İşletmeler bu konuyu önemsiyor ve giderek daha fazla şirket, geleceğe dönük bir ticaret fonksiyonuna sahip olmanın önemini gündeminde üst sıralarda tutuyor. Bu şirketler doğru insan, doğru süreç ve doğru teknoloji ile bu hedefleri gerçekleştirmek istiyor.
“Teknolojik dönüşüm” de küresel şirketlerin ana gündeminde yerini almaya devam ediyor. Teknoloji aynı zamanda işletmelerin nasıl ve nerede faaliyet göstermesi gerektiğini de hızla dönüştürüyor. Teknolojik araçlar, uluslararası ticarette kâğıt tabanlı formlara olan mevcut bağımlılıkları azaltıyor ve böylece işletmelerin ticaret operasyonları dijitalleşiyor.
Sürdürülebilirlik ve Sınırda Karbon Vergisi
Tüm ülkelerde “Sürdürülebilirlik ile Çevresel ve Sosyal Yönetişim (ESG)” politikalarının ticaret üzerindeki etkisi tartışılıyor. Bu yönde ciddi bir odaklanma olduğunu ve araştırmaya devam edildiğini söyleyebiliriz. Bu konu önemli bir trend ve AB’ye ihracat yapan her ülkenin ana gündem maddesi oluyor. Zira Avrupa Birliğinde Ekim-2023 ayında Sınırda Karbon Düzenlemesi (SKD) raporlama olarak hayata geçiyor. Bu düzenleme ile dış ticaret neredeyse yeniden yapılanma eğilimine giriyor ve AB aslında yeni tedarik yasasını da oluşturmaya başlıyor. Ülkemizle birlikte Birleşik Krallık’ta da ciddi gündem konusu olmaya devam eden bu konu ile ilgili Emisyon Ticaret Sistemine ilişkin çalışmalar gerçekleştiriliyor.
Avantajlı ve kolay ticaret yine gündemde
Küresel ticaret yeni normal olarak devam ederken dünyanın farklı yerlerinde serbest ticaret anlaşmaları ticarete yön vermeye devam ediyor. Çünkü tedarik zincirleri dönüşürken, Özel Ekonomik Bölgeler (ÖEB'ler) ve ticareti kolaylaştırma önlemlerinin etkin kullanımı, ticaret operasyonlarını yönetmenin önemli bir parçası haline geliyor.
Son dönemde en önemli gelişme, Birleşik Krallık’ın Avustralya ve Yeni Zelanda ile imzaladığı yeni STA'ların yürürlüğe girmesi. Her iki STA da AB'den çıkışının ardından "sıfırdan" müzakere ettiği ilk anlaşmalar arasında yer aldığı için Birleşik Krallık adına bir dönüm noktası olarak nitelendiriliyor. Ayrıca hem Avustralya hem de Yeni Zelanda için yeni bir çığır açan bu anlaşmalar, çevre, toplumsal cinsiyet ve yerli ticareti konularında önceki anlaşmalardan daha ileri hükümler içeriyor ve ikili ticaretin değişen doğasını da yansıtıyor.
Diğer bir gelişme de Suudi Arabistan'da. Dolaylı vergileri daha yeni hayata geçiren ülke, bir anlamda serbest bölge olarak nitelendirilebilecek özel ekonomik bölgeler ağını genişletiyor. Amaçları yatırım dostu bir ortam oluşturarak ileriye dönük endüstrilerin geliştirilmesi. Ülke genelinde lojistik açıdan stratejik yerlerde bulunan beş ÖEB’ye tanıtımı yapılıyor.
Gümrük uygulamaları tartışılıyor
Gümrük reformuna ilişkin birçok ülkede tartışmalar devam ediyor. Ancak en somut adımlar AB ile Kanada’da gerçekleşiyor.
AB'de; gümrük mevzuatı reformunda, Avrupa Komisyonu'nun AB Gümrük Birliği'nde iddialı ve kapsamlı bir reforma yönelik önerileri gündemde. Komisyon'un önerileri, işletmelerle yeni bir ortaklığa gitmeyi, gümrük kontrollerine daha akıllı ve e-ticarete de daha modern bir yaklaşım getirmeyi amaçlıyor. Ayrıca IT sistemlerinde değişiklikler, mevcut gümrük mevzuatında basitleştirmeler, gümrük kontrollerinin daha yeknesak bir şekilde uygulanması ve çevrimiçi platformlar için yeni sorumluluklar içeriyor. Bu değişikliklerin AB içinde ve AB ile ticaret yapan işletmeler üzerinde geniş kapsamlı bir etkisi olacağı tahmin ediliyor.
Kanada AB’den farklı olarak Ekim ayında yeni bir beyan yaklaşımına geçiyor. Daha önce ithalatçılar, ithalat aşamasındaki işlemleri bilgi, takip ve işleyiş açısından büyük ölçüde gümrük müşavirleri üzerinden yapardı. Yeni sistem ile şirketlerin muhasebe sistemi ile gümrük beyannamesi gönderi sistemi arasında bir elektronik bağ kuruluyor. Yeni sistem olan CAD’da (Commercial Accounting Declaration), kâğıt yerine tamamen elektronik yöntem kullanılıyor. Bir anlamda kayıt yolu ile gümrük işlemleri sonuçlandırılıyor ve şirket kayıtları vergilemeye esas alınıyor.
Ne yapılmalı?
Pandemi, Ukrayna'daki savaş, dijital ekonominin hızlı yükselişi ve sürdürülebilirlik konuları küresel şirketleri ve dış ticaret uygulamalarını dönüştürüyor. Dünyadaki gelişmelere baktığımızda AB ve Kanada gibi gelişmiş ülkelerin daha ziyade teknoloji kullanımı ve buna bağlı kolay ticaret ile kolay beyan yöntemlerine odaklandığını; Asya ülkelerinin ise daha az maliyetli ticaret için serbest ticaret anlaşmalarına odaklandığını görüyoruz. Bizim de bu iki yaklaşımı esas alarak yarını inşa etmemiz gerekiyor. Özellikle AB’deki gelişmeler gümrük uygulamaları ve dış ticaretimiz açısından önemli. AB bir gümrük reformu yaparken bizim de paralelinde bir çalışma yapmamız, bize özgü ama dünyadaki gelişmelerden uzak olmayan bir gümrük kanununu hayata geçirmemiz gerekir. Zira bu noktada yasal düzenleme olmadan ilerlemek çok mümkün durmuyor.
*Sercan Bahadır'ın Nasıl Bir Ekonomi için hazırladığı yazıdan alınmıştır.