Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)’nün Ticaret Politikası Gözden Geçirme Mekanizması kapsamında 13. Bakanlar Toplantısı 24 Şubat - 2 Mart tarihleri arasında Abu Dabi’de gerçekleşti ve toplantı sonucunda ülke raporları yayımlandı. Özellikle dünya ticaretinin küresel salgın sonrası bir türlü toparlanamadığı ve üzerine bölgesel sorunlar sebebiyle (Rusya-Ukrayna savaşı, Süveyş Kanalı sorunu gibi) tedarik zinciri krizlerinin artmasıyla oluşan bu zorlu ortamda bu toplantının yapılması, dünya ticareti açısından oldukça önemli.
Geçtiğimiz günlerde Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) Küresel Tedarik Zinciri Alt Çalışma Grubu tarafından, Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve AB Genel Müdür Yardımcısı Aylin Bebekoğlu’nun ve Dünya Ticaret Örgütü Ticaret Politikalarını Gözden Geçirme Bölümü Danışmanı Katie Waters’ın katılımlarıyla bir panel düzenlendi. Bu panelde genel olarak zirvede öne çıkan konulara değinildi. Bu yılki zirvede; DTÖ’nün resmi olmayan mahkemesi niteliğindeki Anlaşmazlıkların Halli Organına bir reform yapılması ve elektronik ticaretin vergilenmesi konularında kararlar alındığı görülüyor. Özellikle elektronik iletilerden Gümrük Vergisi alınması 1998’den beri süren bir tartışma konusu. Bu zirvede de bu konuda bir Gümrük Vergisi olmaması yönünde yaklaşım devam etti. Balıkçılık sübvansiyonları ve tarım ürünü ticaretine yönelik çalışmaların ise uzun süredir devam eden tartışmalar nedeniyle ertelendiğini anlıyoruz. Yatırım ortamının kolaylaştırılması konusu ise tamamen müzakere olarak karşımıza çıkıyor. Toplantıya ilişkin tüm çıktılara ve ülke raporlarına https://www.wto.org/english/tratop_e/tpr_e/tpr_e.htm linkinden ulaşılabiliyor.
Dünya Ticaret Örgütünün önemli bir işlevi var, ama...
DTÖ, 1 Ocak 1995'te kuruldu. Aslında, Uruguay Round'a taraf olan ülkeler 15 Aralık 1993'te görüşmeleri tamamlamıştı ve Nisan 1994'te nihai karar Fas'ın Marakeş kentinde bakanlar tarafından imzalanmıştı. 15 Nisan 1994'te ilan edilen Marakeş Deklarasyonu, Uruguay Round'unun görüşmelerini onayladı. Ardından Tarifeler ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) altında gerçekleştirilen yedi görüşmenin "dünya ekonomisini güçlendirdiği ve daha fazla ticaret, yatırım, istihdam ve gelir artışı sağladığı" ilan edildi. Bu bakış açısıyla ülkeler arasındaki ticaret kurallarının tek ve uyumlu olması hedeflendi. Asıl amaç, ticaretin mümkün olduğunca sorunsuz, öngörülebilir ve serbest akmasını sağlamaktı.
Temmuz 2016 tarihi itibarıyla 164 ülkenin üye olduğu DTÖ’nün esas fonksiyonları; topyekûn olarak DTÖ'yü oluşturan çok taraflı ticaret görüşmelerini yönetmek ve uygulamak, çok taraflı ticaret görüşmelerinde bir forum olarak görev yapmak, ticari anlaşmazlıklara çözüm aramak, milli ticaret politikalarını denetlemek ve bu amaçlarla küresel ekonomik politika yapımında görevli uluslararası kuruluşlarla iş birliğine gitmektir. Bir anlamda DTÖ, uluslararası ticaretin kurallarını belirleyen ve içinde bir nevi mahkeme olarak nitelendirilebilecek ‘Anlaşmazlıkların Halli Organı’nı barındıran, çok taraflı ticaret sisteminin merkezi niteliğindeki bir uluslararası kuruluş olarak tanımlanıyor. GATT oluşumundan farklı olarak, hizmet ticareti de bu örgütün çalışma alanlarının içinde yer alıyor.
DTÖ’nün, kuruluşu ve amacı açısından oldukça önemli bir rolü olduğu aşikâr. Dünya ticaretinin neredeyse tamamı bu üye ülkeler arasında oluyor ve DTÖ’nün ticaret politikaları da ticaretin icra edilmesinde önemli rol oynuyor. Ticareti bozan ve engelleyen unsurların çözümünde de bu örgüt önemli bir role sahip. Anlaşmazlıkların Halli Organı sorunları çözmek adına çalışıyor. Hatta korumacılık ile başlayan ticareti engelleme gayretlerinin yaygınlaşması bu organa daha da ihtiyaç duyulmasına neden oluyor. Ancak uzun süreden bu organın çalışması için gerekli atamalar yapılamıyor. Bu yapılamayınca DTÖ’nün önemli bir fonksiyonu da işlevselliğini yitiriyor.
DTÖ’nün Türkiye raporunda neler var?
Türkiye’nin yedinci ticaret politikası incelemesi için, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) tarafından hazırlanan 26 Ocak 2024 tarihli, 24-0636 sayılı raporunda Türkiye ekonomisinin yapısında ve ticaretin rolünde önemli değişiklikler olduğuna işaret ediliyor. Rapora göre, , hizmet sektörünün öne çıktığı görülüyor. Hizmet sektörü 2021'de %59'luk payla (2016'da %61,2’ydi) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYİH) en büyük katkıyı sağlarken, bunun yanı sıra imalat sektörünün 2016-2021 döneminde GSYİH içindeki payında 6 puanlık bir artış olduğuna ve 2021'de %24,8'e ulaşıyor.
Ayrıca Türkiye'nin GSYİH'sinin ticarete atfedilen kısmının 2016'da %48’den 2021'de %69,8'e yükselttiğine, Türkiye’nin kilit pazarlara ve tedarikçilere yakın stratejik konumuyla birleştiğinde şirketlerin küresel değer zincirlerine girmeleriyle mal ve hizmetlerini ihraç etmek için ölçek ekonomilerinden yararlanmalarının sağlandığına vurgu yapılıyor. Yani bu büyüme, ülkenin büyük ekonomisine, stratejik konumuna ve kilit pazarlara ve tedarikçilere yakın erişimine bağlanıyor. Gümrük Birliği her ekonomik raporda olduğu gibi bu raporda da önemli yer tutuyor. Türkiye'nin ticaret politikasının Avrupa Birliği'nin Ortak Ticaret Politikası ile uyumlu hale getirilmesine yükümlü tutulduğu, ancak AB'nin üçüncü ülkelerle olan kapsamlı Bölgesel Ticaret Anlaşmaları nedeniyle bu uyumun giderek daha zor hale geldiği yer alıyor. Buna ilave olarak, 2018'den bu yana olan müzakerelere rağmen, Gümrük Birliği anlaşmasının modernizasyonu konusunda ilerleme kaydedilmediği de raporda yer alıyor.
Ek olarak, raporda Türkiye’de e-ticaret alanındaki ciddi gelişmelere atıfta bulunuluyor. Bunlar arasında; dijital pazarlarda ve e-ticarette adil rekabeti sağlamak ve verileri korumak için yasada değişikliklerin yapılması, yeni mali ve ihracat artırma önlemlerinin uygulanması, veri yerelleştirme ve ürün güvenliği için gerekliliklerin belirlenmesi, kayıt ve veri toplama için yeni şartlar getirilmesi ve bir güven sisteminin başlatılması yer alıyor.
Ayrıca, raporda Ticaretin Kolaylaştırılması Anlaşmasına uyum konusuna ve yerli üreticiyi koruma anlamında bazı malların ithalat fiyatlarındaki gözetim uygulamasına devam edildiğinin altı çiziliyor. Buna ilave olarak; gümrük vergileri, ek mali yükümlülükler ve ilave gümrük vergileri dahil 2015’te %12,8 olan ortalama tarifenin 2022'de %19,6'ya yükseldiğine işaret ediliyor.
Ne yapılmalı?
DTÖ’nün Ticaret Politikası Gözden Geçirme Mekanizması, bağlayıcılığı olmayan bir müzakere platformu olarak algılanıyor. Burada alınan kararlar ve yönlendirmelerin ülkelere bir bağlayıcılığı bulunmuyor, ancak üye ülkelerin kendi içindeki ticareti artırma adına sorunları ve çözümleri dile getirdiği önemli bir mekanizma olduğu kabul ediliyor. Hem dünyadaki gelişmelerin dile getirildiği hem de kendi ticaret politikaların diğer ülkeler ile karşılaştırıldığı bir mecra olarak bu toplantıların sonuçlarını görmek gerekiyor. Bu açıdan, bu raporların satır aralarında ülkelerin ticaret politikalarının nasıl evrileceğine ilişkin ip uçları da bulunabiliyor. Bu nedenle, hem kamu hem özel sektör tarafından bu gelişmelerin yakından takip edilmesi gerekiyor. Örneğin, elektronik ileti konusunda bir gümrük vergisi olması hususunun bir sonraki toplantıya ertelenmesi ve bunun takip edilmesi oldukça önemli.
Diğer taraftan, Anlaşmazlıkların Halli Organının işler hale gelmediği görülüyor. Bunun ana nedeni, Trump döneminde bu organa atama yapılmasının ABD tarafından engellenmesi olduğu biliniyor. ABD‘nin seçim sürecinde olmasının, bu alanda bir gelişme yaşanmasına engel olduğu anlaşılıyor. Bu bakış açısıyla korumacılık ve ithalat vergileri konusunun ciddi anlamda gündemimizde olacağını söyleyebiliriz. DTÖ gibi serbest ticareti ve ticaret sapmalarının engelleme rolü olan bir örgütün, bu konuda ilerleyemiyor olması da maalesef varoluş sebeplerini sorgulatıyor.